21 Nisan 2013 Pazar

Beyni Bilerek Öğrenme

 
Beyni Bilerek Öğrenme
“Beyin Temelli Öğrenme Değil!”
Beyin temelli öğrenme terimini ile anlatılmak istenen, beyni temel olarak alıp insan yetiştirmek. Ama sosyal bir varlık mı? , Her şeyi bilen ama üretmeyen biri mi?, Agresif biri mi?, İş hayatında ve ilişkilerinde başarılı biri mi ? Azimli mi, hırslı mı? Hangisi?….
Oysa ayağınızı sıkan bir pabuç giyerseniz o süreçte üstün zekalı-yetenekli olsanız bile doğru dürüst bir şey öğrenemezsiniz. Demek ki ayağımız da öğrenmeyi etkiliyor.
Beynin ana işleyişini ve her an değişebilir özelliğini bilirsek ( plastisite) bu durumda saniyeden daha kısa süre içinde bile her an beynin iç yapısını değiştirebiliriz. Ve bu değişim ömür boyu sürebilir.
Bizim izlediğimiz binlerce çocuk arasında uyum güçlüğü, hiperaktivite, dürtüsellik, algılama güçlüğü, zihinsel yetersizlik, Asperger, öğrenme güçlüğü, çeşitli davranış problemleri, kaygı vb. tanılarını almış ve bu nedenle bir sürü ilaç kullanan çocuklar var.
Örneğin size “Marmara denizini tersten izlediniz mi?” diyen bir yaşlı ile karşılaştığınızda o kişinin çocukken hiperaktif, üstün yetenekli veya üstün zekalı olduğu aklınıza geliyor mu?. Sünnet düğününde herkes eğlenirken çocuğun mikrofonu kapıp “Eğlendiniz bari altınıza işediniz mi?” diye sormasının psikolojik danışman tarafından davranış bozukluğu olarak algılandığını biliyor musunuz? Anaokulunda “Herkes tanıdığı bir yaşlının resmini yapsın” diyen öğretmenin eline bir kağıdı karalayıp ”İşte yaptım” diye uzatan bir çocuğa davranış bozukluğu, uyumsuz çocuk tanısı konulduğuna rastladınız mı? Babası dağcı olan ve 2 yaşından itibaren babasının sırtında dağlarda gezen bir çocuğun anaokulunda amuda kalkarak sınıfta dolaştığı, merdivenlerden amuda kalkarak indiği için uyumsuz olarak nitelendirilebileceği aklınıza gelir mi? Biz bunlara çok rastlıyoruz.
Nazik nokta çocuğun bunları neden yaptığını kavrayabilmek, çocuğun öyküsünü yeterli alabilme becerisidir. Psikoloji ve sanat kitaplarında Picasso’nun disipline olan tahammülsüzlüğü, Dali’nin sürekli okuldan kovulması anlatılır, neden? Ernest Hemingway’in şizofren olduğu söylenir. Ya eserlerine ne demeli?
Çocuklarımızın Anadolu liselerini, özel liseleri ve üniversiteleri kazanma haberleri gazetelerde koca koca sayfalar dolduruyor. Öğrencilerimizin % 100 ü kazandı diye… Bu yıl bir okul çok güzel bir ilan vermiş. ”Öğrencilerimizin %100’ü giriş sınavlarını kazandılar, ayrıca sanat ve spor dallarında da başarılılar” diye örnekler vermişti. Akılda kalan en etkili ilan bu idi.
Başka ülkelerde üniversitelerde örneğin tıp, psikoloji ve diğer birçok lisans dallarında seçmeli ders olarak sanat dersleri konuluyor. Neden? Aptal mı bu ülkeler boşuna zaman harcıyorlar? Bir yüksek lisans dersimde bir öğrencim “Hocam bilişsel işlevler dersindeyiz, fizyoloji anlatın, bu sanat tarihi dersi değil” demişti. Hep beraber düşünelim:
  1. Psikoloji uygulaması bir sanat değil midir?
  2. Yaşama sanatı diye bir kavram yok mu?
  3. Bir ülke silahı ile anılıyorsa kötü iz bıraktığını düşünmez miyiz?
  4. Neden hala Pers Kültürü, Japon Kültürü, Mısır Medeniyeti, Asurlu sanatı, Osmanlı sanatından bahsediliyor?
Cevap: Sanat ve müzik ile uğraşmak beyni en yoğun çalıştıran etkinlikler olduğu için.
Öğrenme hangi durumlarda daha iyi gerçekleşir?, Sevgi öğrenmeyi nasıl destekler?, Çevre, doğa içinde olmak öğrenmeyi nasıl hızlandırır?.
Doğada insanlar hareket etmeyi, düşünmeyi, risk almayı, saygı göstermeyi, sevmeyi, emek vermeyi, sorumluluğu, emek sonunda bir sonuç alabileceklerini öğrenirler, doğa ile estetik arasında bağlantı kurarlar ve üretebildikleri için doyum sağlarlar yani tüm beyin çalışır. Doğa zekası denen kavrama inanmak aslında yanlıştır. Buna doğa algısı, doğa becerisi, doğa yeteneği denilebilir. Motivasyonu en iyi arttıran etkinliklerin başında gelir.
Son yıllarda eğitim ve psikoloji seminerlerinde motivasyon denilince dopamin nörotransmitterından da bahsediliyor (beyin sinirleri arasındaki bilgi geçişini sağlayan kimyasal maddelerden biri) Ancak dopaminin fazla verilmesinin yani motivasyonun aşırı arttırılmasının neticelerini gazetelerin 3. Sayfalarında görüyoruz.
Eğitimi sağlam temeller üzerine kurmak için öncelikli olarak:
1- Mutlu, özgün, özgüvenli, kendi ayakları üzerine basabilen bir çocuk mu?
2- Kendi mutluluğumuz uğruna başarılı, çevresindekilerin onayını alan, çalışkan ama dissosyal bir çocuk mu yetiştirmek istiyoruz? sorularına cevap vermek gerekir.
Türkiye’nin eğitim sistemine baktığımızda anne-babalar ilk seçeneği tercih etseler bile çocuklar sistem gereği yarış ile yaşamaya mecburlar. Sistemdeki yanlışlıklar oyun çocuğuna okuma yazmayı öğretme ile başlıyor, meslek sahibi olabilmek için 3 saatlik bir sınavı başarı geçme şartı ile devam ediyor. Anasınıfından itibaren çocuklar bilişsel odaklı çalışmalara yönlendiriliyor. Müzik, spor, resim dersleri “branş dersleri” adı altında veriliyor. Çocuklara branş dersleri isterlerse edinebilecekleri bir hobi, diğer dersler ise zorunlu olarak sunuluyor. “Neyi öğrenmek daha önemli?” sorusunun yanıtını çocuğun aklı değil sistem veriyor. Oysa çocuğu zorlamadan beyin gelişimini-yeteneklerini-becerilerini bilerek kendisinin de kendisini yönlendirmesini olanak vermek gerekir. Böylece çocuk sadece ilgisini ve yönelimini değerlendirme şansına sahip olmakla kalmaz, tüm beynini aktif olarak kullanabilir. Bu da insana özel olan frontal lobun ön bölümündeki akıl yürütme, risk alma, dikkat etme, hareketleri kontrol edebilme ile ilgili alanın gelişmesini sağlar. Sosyal ilişkilere dikkat eden özgür birey oluşur.
Akıl yürütmek beynin ön lobu ile ilgili olduğuna göre ergen ileri yaşlarda tüm beyni kontrol etme yeteneğine ulaşır. Bu nedenle frontal alanı tam olgunlaşmayan ergenler için delikanlı kelimesi kullanılır. Üretim için, sosyal ilişki gerekir. Sosyal ilişki sınırlarını zorlayan bazı eylemlerde örneğin bazı sanat dallarında ve gerçek aşk da bu lobun çok iyi çalışmadığı konusunu da ilerideki yazılarımıza bırakalım.
Bizim nörolog, psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman, özel eğitimci, okul öncesi eğitimcisi, sınıf öğretmeni fizyoterapist, konuşma terapisti, resim öğretmeni, müzik öğretmeni, spor öğretmeni ve diğer destek elemanları ile oluşturduğumuz ekibimiz yukarıda anlattığımız bir eğitim sistemini hayata geçirmeye gayret ediyor.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder